1. [3:14] | züyyine linnâsi ḥubbü-şşehevâti mine-nnisâi velbenîne velḳanâṭîri-lmüḳanṭarati mine-ẕẕehebi velfiḍḍati velḫayli-lmüsevvemeti vel'en`âmi velḥarŝ. ẕâlike metâ`u-lḥayâti-ddünyâ. vellâhü `indehû ḥusnü-lmeâb. | زين للناس حب الشهوات من النساء والبنين والقناطير المقنطرة من الذهب والفضة والخيل المسومة والأنعام والحرث ذلك متاع الحياة الدنيا والله عنده حسن المآب زُيِّنَ لِلنَّاسِ حُبُّ الشَّهَوَاتِ مِنَ النِّسَاءِ وَالْبَنِينَ وَالْقَنَاطِيرِ الْمُقَنطَرَةِ مِنَ الذَّهَبِ وَالْفِضَّةِ وَالْخَيْلِ الْمُسَوَّمَةِ وَالْأَنْعَامِ وَالْحَرْثِ ذَلِكَ مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَاللّهُ عِندَهُ حُسْنُ الْمَآبِ |
---|
Elmalılı | İnsanlara kadınlar, oğullar, yüklerle altın ve gümüş yığınları, salma atlar, davarlar, ekinler kabilinden aşırı sevgiyle bağlanılan şeyler çok süslü gösterilmiştir. Halbuki bunlar dünya hayatının geçici faydalarını sağlayan şeylerdir. Oysa varılacakyerin (ebedî hayatın) bütün güzellikleri Allah katındadır. |
Y. Ali | Fair in the eyes of men is the love of things they covet: Women and sons; Heaped-up hoards of gold and silver; horses branded (for blood and excellence); and (wealth of) cattle and well-tilled land. Such are the possessions of this world's life; but in nearness to Allah is the best of the goals (To return to).
|
Words | | |
2. [13:29] | elleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti ṭûbâ lehüm veḥusnü meâb. | الذين آمنوا وعملوا الصالحات طوبى لهم وحسن مآب الَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ طُوبَى لَهُمْ وَحُسْنُ مَآبٍ |
---|
Elmalılı | Onlar ki, iman etmişler ve salih ameller işlemişlerdir, ne mutlu onlara, varacakları yer de ne güzeldir! |
Y. Ali | "For those who believe and work righteousness, is (every) blessedness, and a beautiful place of (final) return."
|
Words | | |
3. [13:36] | velleẕîne âteynâhümü-lkitâbe yefraḥûne bimâ ünzile ileyke vemine-l'aḥzâbi mey yünkiru ba`ḍah. ḳul innemâ ümirtü en a`büde-llâhe velâ üşrike bih. ileyhi ed`û veileyhi meâb. | والذين آتيناهم الكتاب يفرحون بما أنزل إليك ومن الأحزاب من ينكر بعضه قل إنما أمرت أن أعبد الله ولا أشرك به إليه أدعو وإليه مآب وَالَّذِينَ آتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَفْرَحُونَ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْكَ وَمِنَ الْأَحْزَابِ مَن يُنكِرُ بَعْضَهُ قُلْ إِنَّمَا أُمِرْتُ أَنْ أَعْبُدَ اللّهَ وَلاَ أُشْرِكَ بِهِ إِلَيْهِ أَدْعُو وَإِلَيْهِ مَآبِ |
---|
Elmalılı | Bir de kendilerine kitap verdiklerimiz, sana indirilen (vahiy) le sevinç duyuyorlar. Bununla beraber hizipleşenlerden, âyetlerin bir kısmını inkâr edenler de vardır. De ki: "Ben ancak Allah'a kulluk etmekle ve O'na şirk koşmamakla emrolundum. Ben O'na davet ediyorum, dönüşüm de O'nadır." |
Y. Ali | Those to whom We have given the Book rejoice at what hath been revealed unto thee: but there are among the clans those who reject a part thereof. Say: "I am commanded to worship Allah, and not to join partners with Him. Unto Him do I call, and unto Him is my return."
|
Words | | |
4. [17:25] | rabbüküm a`lemü bimâ fî nüfûsiküm. in tekûnû ṣâliḥîne feinnehû kâne lil'evvâbîne gafûrâ. | ربكم أعلم بما في نفوسكم إن تكونوا صالحين فإنه كان للأوابين غفورا رَّبُّكُمْ أَعْلَمُ بِمَا فِي نُفُوسِكُمْ إِن تَكُونُواْ صَالِحِينَ فَإِنَّهُ كَانَ لِلْأَوَّابِينَ غَفُورًا |
---|
Elmalılı | Rabbiniz içinizden geçenleri çok iyi bilir. Eğer iyi kimseler olursanız elbette Allah çok tevbe edenleri bağışlayıcıdır. |
Y. Ali | Your Lord knoweth best what is in your hearts: If ye do deeds of righteousness, verily He is Most Forgiving to those who turn to Him again and again (in true penitence).
|
Words | | |
5. [34:10] | veleḳad âteynâ dâvûde minnâ faḍlâ. yâ cibâlü evvibî me`ahû veṭṭayr. veelennâ lehü-lḥadîd. | ولقد آتينا داوود منا فضلا يا جبال أوبي معه والطير وألنا له الحديد وَلَقَدْ آتَيْنَا دَاوُودَ مِنَّا فَضْلًا يَا جِبَالُ أَوِّبِي مَعَهُ وَالطَّيْرَ وَأَلَنَّا لَهُ الْحَدِيدَ |
---|
Elmalılı | Andolsun ki, biz Davud'a tarafımızdan bir fazilet verdik. "Ey dağlar! Onunla beraber tesbih edin." dedik ve bunu kuşlara da (emrettik) ve ona demiri yumuşattık. |
Y. Ali | We bestowed Grace aforetime on David from ourselves: "O ye Mountains! Sing ye back the Praises of Allah with him! and ye birds (also)! And We made the iron soft for him;-
|
Words | | |
6. [38:17] | iṣbir `alâ mâ yeḳûlûne veẕkür `abdenâ dâvûde ẕe-l'eyd. innehû evvâb. | اصبر على ما يقولون واذكر عبدنا داوود ذا الأيد إنه أواب اصْبِرْ عَلَى مَا يَقُولُونَ وَاذْكُرْ عَبْدَنَا دَاوُودَ ذَا الْأَيْدِ إِنَّهُ أَوَّابٌ |
---|
Elmalılı | Şimdi sen onların dediklerine sabret de kuvvetli kulumuz Davud'u hatırla. Çünkü o, zikir ve tesbih ile bize yönelmişti. |
Y. Ali | Have patience at what they say, and remember our servant David, the man of strength: for he ever turned (to Allah).
|
Words | | |
7. [38:19] | veṭṭayra maḥşûrah. küllül lehû evvâb. | والطير محشورة كل له أواب وَالطَّيْرَ مَحْشُورَةً كُلٌّ لَّهُ أَوَّابٌ |
---|
Elmalılı | Kuşları da toplu olarak onun emrine vermiştik. Hepsi de ona uyarak zikir ve tesbih ederlerdi. |
Y. Ali | And the birds gathered (in assemblies): all with him did turn (to Allah).
|
Words | | |
8. [38:25] | fegafernâ lehû ẕâlik. veinne lehû `indenâ lezülfâ veḥusne meâb. | فغفرنا له ذلك وإن له عندنا لزلفى وحسن مآب فَغَفَرْنَا لَهُ ذَلِكَ وَإِنَّ لَهُ عِندَنَا لَزُلْفَى وَحُسْنَ مَآبٍ |
---|
Elmalılı | Biz de o zannettiği şeyi kendisine bağışladık. Şüphesiz yanımızda onun bir yakınlığı ve güzel bir dönüş yeri vardır. |
Y. Ali | So We forgave him this (lapse): he enjoyed, indeed, a Near Approach to Us, and a beautiful place of (Final) Return.
|
Words | | |
9. [38:30] | vevehebnâ lidâvûde süleymân. ni`me-l`abd. innehû evvâb. | ووهبنا لداوود سليمان نعم العبد إنه أواب وَوَهَبْنَا لِدَاوُودَ سُلَيْمَانَ نِعْمَ الْعَبْدُ إِنَّهُ أَوَّابٌ |
---|
Elmalılı | Bir de Davud'a Süleyman'ı bahşettik. Süleyman ne güzel kuldu. Çünkü o seslice tesbih edip Allah'a yönelirdi. |
Y. Ali | To David We gave Solomon (for a son),- How excellent in Our service! Ever did he turn (to Us)!
|
Words | | |
10. [38:40] | veinne lehû `indenâ lezülfâ veḥusne meâb. | وإن له عندنا لزلفى وحسن مآب وَإِنَّ لَهُ عِندَنَا لَزُلْفَى وَحُسْنَ مَآبٍ |
---|
Elmalılı | Şüphesiz ki ona huzurumuzda bir yakınlık ve güzel bir makam vardır. |
Y. Ali | And he enjoyed, indeed, a Near Approach to Us, and a beautiful Place of (Final) Return.
|
Words | | |
11. [38:44] | veḫuẕ biyedike ḍigŝen faḍrib bihî velâ taḥneŝ. innâ vecednâhü ṣâbirâ. ni`me-l`abd. innehû evvâb. | وخذ بيدك ضغثا فاضرب به ولا تحنث إنا وجدناه صابرا نعم العبد إنه أواب وَخُذْ بِيَدِكَ ضِغْثًا فَاضْرِب بِّهِ وَلَا تَحْنَثْ إِنَّا وَجَدْنَاهُ صَابِرًا نِّعْمَ الْعَبْدُ إِنَّهُ أَوَّابٌ |
---|
Elmalılı | (Bir de dedik ki): "Eline bir demet al da onunla (eşine) vur; yemininde durmamazlık etme." Doğrusu biz onu sabırlı bulduk. O ne güzel kul! O hakikaten daima Allah'a yönelmektedir. |
Y. Ali | "And take in thy hand a little grass, and strike therewith: and break not (thy oath)." Truly We found him full of patience and constancy. How excellent in Our service! ever did he turn (to Us)!
|
Words | | |
12. [38:49] | hâẕâ ẕikr. veinne lilmütteḳîne leḥusne meâb. | هذا ذكر وإن للمتقين لحسن مآب هَذَا ذِكْرٌ وَإِنَّ لِلْمُتَّقِينَ لَحُسْنَ مَآبٍ |
---|
Elmalılı | İşte bu bir öğüttür. Şüphesiz korunan müttakiler için herhalde güzel bir istikbal (güzel bir dönüş yeri) vardır. |
Y. Ali | This is a Message (of admonition): and verily, for the righteous, is a beautiful Place of (Final) Return,-
|
Words | | |
13. [38:55] | hâẕâ. veinne liṭṭâgîne leşerra meâb. | هذا وإن للطاغين لشر مآب هَذَا وَإِنَّ لِلطَّاغِينَ لَشَرَّ مَآبٍ |
---|
Elmalılı | Bu, böyledir. Şüphesiz azgınlar için de fena bir gelecek vardır. |
Y. Ali | Yea, such! but - for the wrong-doers will be an evil place of (Final) Return!-
|
Words | | |
14. [50:32] | hâẕâ mâ tû`adûne likülli evvâbin ḥafîż. | هذا ما توعدون لكل أواب حفيظ هَذَا مَا تُوعَدُونَ لِكُلِّ أَوَّابٍ حَفِيظٍ |
---|
Elmalılı | Onlara denir ki: "İşte size vaad edilen bu cennet, Allah'a yönelen, O'nun emirlerine riayet eden, görmediği halde Rahman olan Allah'tan korkan ve O'na yönelen bir kalple gelenlere mahsustur. |
Y. Ali | (A voice will say:) "This is what was promised for you,- for every one who turned (to Allah) in sincere repentance, who kept (His Law),
|
Words | | |
15. [78:22] | liṭṭâgîne meâbâ. | للطاغين مآبا لِّلْطَّاغِينَ مَآبًا |
---|
Elmalılı | Azgınlar için son varılacak yer olmuştur. |
Y. Ali | For the transgressors a place of destination:
|
Words | | |
16. [78:39] | ẕâlike-lyevmü-lḥaḳḳ. femen şâe-tteḫaẕe ilâ rabbihî meâbâ. | ذلك اليوم الحق فمن شاء اتخذ إلى ربه مآبا ذَلِكَ الْيَوْمُ الْحَقُّ فَمَن شَاءَ اتَّخَذَ إِلَى رَبِّهِ مَآبًا |
---|
Elmalılı | İşte bu hak gündür. Artık dileyen Rabbine bir yol tutar. |
Y. Ali | That Day will be the sure Reality: Therefore, whoso will, let him take a (straight) return to his Lord!
|
Words | | |
17. [88:25] | inne ileynâ iyâbehüm. | إن إلينا إيابهم إِنَّ إِلَيْنَا إِيَابَهُمْ |
---|
Elmalılı | Kuşkusuz onlar döne dolaşa bize gelecekler. |
Y. Ali | For to Us will be their return;
|
Words | | |